20 Temmuz 2013 Cumartesi

HAYALLER 3: hayaller, hayaller, hayaller....

aslında pek huyum değildir okuduğum bir kitabı ikinciye okumak ama yer ve zamanı tam oturduğu için tekrar elime aldım elif şafak'ın siyah süt kitabını. hamilelik, lohusalık, lohusalık depresyonu, düşünceleri, duyguları... e malum bende hamileliğimde son 2 haftaya girmiş bulunmaktayım artık. saatleri iple çekiyorum artık. o kum saati hep karşımda ağır ağır akıyor sanki. geç diyorum zamana çabuk geç...
kitapta e.ş., adalet ağaoğlu'nun evine çaya, sohbete gidiyor, iki yazarın sohbetinin içinde bulunmak isterdim. her ne kadar kitap okumak yaşamak gibi heyecan verse de birebir o ortamda bulunmak yinede bambaşka bir duygu olurdu.. 
sonra düşündüm, ne sıradan bir hayatım var, öğretmenim ve sosyal çevremin çoğunu öğretmenler oluşturuyor doğal olarak, şimdi dedim birkaç yazar arkadaşım olsa onların gözünün içine baka baka romanlarından, hayatlarından, duygu-düşünce ve felsefelerinden konuşsak saatler boyu sıkılmadan.
birkaç gezgin ruhlu arkadaşım olsa, yapılan ve yapılması hayal edilen gezilerden, köylerden, şehirlerden, ülkelerden, yollardan konuşsak durmadan...
bir iki müzisyen arkadaşım olsa, şöyle bir kulağımın pası silinse arada ud, keman, gitar nağmeleriyle...
çok şey mi istiyorum acaba???
ya da bunun olması imkansız mı?? insan düşününce neden olmasın diyor tabi ama meşhur bir söz var her gün aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar istemek deliliktir diye... 
sıkılıyorum bu ara çok sıkılıyorum...

* bu arada e.ş. kitabında shakespeare yada fuzulinin kız kardeşi olsa acaba onlar kadar fırsatları olur muydu diye uzun bir yazı yazmış. demiş ki : erkek yazarlar evvela yazar olarak algılanır sonra erkek; kadın yazarlar ise evvela kadın sonra yazar.
belki de bizim çok fazla entellektüel aktivitelere erkekler kadar vakit ayıramamamızın en büyük sebebi bu...
önce kadınsın...

19 Temmuz 2013 Cuma

bir dergi, bir kitap, eğitim ve hayaller

yaz tatilim devam ederken ve aylinimi kucağıma almaya 2 haftadan az bir süre kalmışken vakit geçirmek için okuldan öğrencimin bana hediye ettiği 'bebeğim ve biz' adlı dergiyi okuyordum. mayıs 2013 sayısı var elimde. bir sayfasında 'hayatı kutucuklara sığdırmayalım' başlıklı bir yazı okudum. yazının ortasında bir resim. inci ve soner sarıhan sırtlarında bebekleri ellerinde yürüyüş çıtaları yemyeşil bir kırın ortasında ve altında şöyle bir yazı '4 mevsim yaşayan cennet ülkemde; parıltılı rengarenk bisikletleri, minicik kaskları, cicili bicili eldivenleri ve minik zilleri ile böcekler gibi dolanıp duran bisikletli mutlu çocuklar doldursun her yanı...' insanın içini ısıtan, heyecana getiren bir yazı. çocuğunuza bisiklet kullanmayı öğretirken neler yapılmalı yazıyor. 
birincisi bisiklet arkası bebek koltuğu :
( resim pedalbisiklet.com sitesinden alındı.)

ikincisi römorklar
(resim cylingtr.com sitesinden alındı)

bu liste böyle gidiyor ve yazının sonunda minikgezgin.com sitesi verilmiş. hemen baktım adrese ve siteyi oluşturan kişinin geçen kargoyla gelen kitaplar arasındaki 'pedalımda beş ülke' kitabının yazarı olduğunu öğrenince kitabı okumaya başladım.
klasik gezi yazılarındaki gibi kronolojik sıralamayla gitmemiş kitap, bu bakımdan garip geldi tabi. kitabı beğenme sebeplerimden biri de kitabı yazan karı-kocanın da benim gibi öğretmen olması. gezme hayallerimin imkansız olmadığının bir kanıtı gibi bu kitap. evli öğretmen bir çift bunu yapabiliyorsa biz neden yapamayalım. gerçi hüseyinle kitap hakkında konuştuğumda bisikletle gezmenin o kadar da çekici gelmediğini söyledi bana:(
kitabın bir yerinde şöyle bir yazı var : 'iran,15 temmuz...her yerde olduğu gibi geleneksel tuğla duvarlar çok yüksek yapılmış. kendi okuduğum okullardaki yüksek duvarlar geliyor aklıma. hapishane ya da akıl hastanesi kadar yüksek duvarlar. bedeni değil, beyinleri hapseden sözde eğitim kurumları...halbuki Batı ortaçağ karanlığını yaşarken bu topraklarda nice yüksek kültürler ve sanat anlayışı hakimdi. '
 fazla söze ne hacet? özellikle şu son yıllardaki eğitim anlayışını daha doğrusu anlayışsızlığını ne kadar güzel dile getirmiş yazarımız...

11 Temmuz 2013 Perşembe

HAYALLERİM 2: ALMANYA

şu son zamanlarda en büyük hayallerimden biri gezmek, durmadan, yorulmadan gezmek. 
ben de hazır gezemiyorken almanyada gezmek istediğim yerlerin yapmak istediğim şeylerin listesini çıkarayım dedim, hem ilerde gidecek olursam planım hazır olur hem de gitmek isteyen olursa fikir edinmiş olur diye.
işte buyrun: 
berlin: 
brandenburger tor

postdam's gardens 
berlin duvarı

ıhlamurlar altında(unter der linden)

münih:
ingiliz bahçesi

hamburg:
a-st petri kirche

frankfurt
 main tower

bartholomew cathedral


dom museum

köln
cologne katedrali
düsseldorf
rheine tower
konigsalle
johanneskirche
YEMEK İSTEDİKLERİM:
 bavyera strudeli

alman pastası

münih bisküvisi 

10 Temmuz 2013 Çarşamba

rosehearted: film: easy rider

rosehearted: film: easy rider:           şu sıcak yaz günlerinde, hamileliğimin son demlerinde film bombardımanına devam ediyorum.            dün gece 'Easy Rider&#39...

film: easy rider

          şu sıcak yaz günlerinde, hamileliğimin son demlerinde film bombardımanına devam ediyorum. 
          dün gece 'Easy Rider' filmini izledim. sıradan bir film gibi gözükmesine rağmen iletmeye çalıştığı mesajlar açısından önemli bir film. filmin başrolünde Peter Fonda, Dennis Hopper ve Jack Nicholson oynuyor.
          İnternetten öğrendiğim kadarıyla filmin Türkçesi 'Geniş İnsan' yani 'kolay sürücü' değil, biz millet olarak çok güzel çeviri yapıyoruz değil mi? :) 

          film uyuşturucudan kazandıkları parayı gezmek için harcayan iki dostun macerasını anlatıyor. bu iki dost yol boyunca çok farklı tiplerle karşılaşır. ve gece sohbetleri filmde önemli bir yer tutar. işte filmi beğenme nedenlerimden biri de bu sohbetler. işte filme özgürlük ve bağımsızlık mesajlarını katan da bana göre bu sohbetler. 
         filmde dikkat çekici noktalardan biri de filmde kullanılan motorsiklet. özellikle motorsiklet hayranlarının dikkatini çeken, onların filmi izlemesine neden olan önemli bir etken. 
          

         tabi bana göre bu motorsiklet amerikan reklamının bir yolu. motorsikletteki bayrak da bunun göstergesi. adamlar her yerde subliminal mesajlarla kendi değerlerini insanlara yüklemeye çalışıyor ya.  
         filmde beğendiğim en önemli nokta da filmin özgür rotada seyahat üzerine kurulmuş olması. keşke bu seyahat ruhu filmde biraz daha yoğun yansıtılsaydı. 
        neyse efendim bundan sonrası filmi izlemek isteyenlere kalmış :) 
        iyi seyirler! :) 
          


      

9 Temmuz 2013 Salı

rosehearted: film: motorsiklet günlükleri

rosehearted: film: motorsiklet günlükleri: her güne 1 film kuralını koyduğum şu hamileliğimin son demlerinde her gün bir film izleme keyfime diyecek yok :)                    dünkü p...

film: motorsiklet günlükleri

her güne 1 film kuralını koyduğum şu hamileliğimin son demlerinde her gün bir film izleme keyfime diyecek yok :)
                   dünkü programımda 'the motorcycle diaries' (motorsiklet günlükleri) vardı.


 uzun zamandır izlediğim filmleri beğenmememe rağmen bu filmi sevdim. neden mi? birincisi bu ara delisi olduğum parasız ama gezebilen tayfasını anlatan bir film olması, ikincisi ise sosyal mesajlar veriyor olması. 
                  
             efendim film che quavera'nın,  eğitimini tamamlamak üzere iken dostu alberto ile alberto'nun tabiri caizse külüstür motorsikleti ile seyahate çıkması ile başlıyor. alberto ve che ya da fuser bir cafede oturup sohbet ederken alberto che'ye yan masada uyuklayan bi adamı gösterip 'dostum ilerde bu adam gibi olmak mı istiyorsun?' diyor. ve sonra bizim tayfa che'nin ailesinden özellikle annesinden zar zor izin alarak geziye başlıyor. asıl amaç sadece gezmek de değil bu arada, ünlü bir doktorla buluşup onun maddi manevi desteğini de alıyorlar. 
      filmi izlerken che'nin dürüstlüğüne hayran kaldım. ünlü doktorun yazdığı kitap taslağını okuduktan sonra çok açık ve net bir şekilde herkesin en iyisi olduğu işi yapması gerektiğini söylüyor. 
     che'ye hayran olduğum ikinci nokta halka karşı yapılan haksızlıklara verdiği tepki oldu. içindeki devrimcinin tohumları daha o zamandan atılmış demekki..
    iki dost seyahati boyunca bir çok sıkıntı çekiyor, yeri geliyor che hasta oluyor ama ilaca para vermek istemiyor yeri geliyor albertonun motorsikleti bozuluyor ve ikili yola otostop çekerek ve yürüyerek devam ediyor. 
    filmi izlerken içimdeki seyahat aşkı iyice depreşti. 
   neyse bundan sonrasını izlemek isteyenlere bırakayım :) 

6 Temmuz 2013 Cumartesi

rosehearted: hayaller 1- ANNE ADAYI OLARAK HAYALLER

rosehearted: hayaller 1- ANNE ADAYI OLARAK HAYALLER:          daha önce de söylediğim gibi hayatımdaki en büyük hayallerimden biri de çocuk sahibi olabilmek idi. çok şükür allah bana hamile kal...

hayaller 1- ANNE ADAYI OLARAK HAYALLER

         daha önce de söylediğim gibi hayatımdaki en büyük hayallerimden biri de çocuk sahibi olabilmek idi. çok şükür allah bana hamile kalarak bu hayale ulaşmamı nasip etti.
         tabi her şeyde olduğu gibi buna kavuşmak da çok kolay olmadı. en büyük engellerden birisi de Hüseyin ile birbirimizi tam olarak tanımadan evlenmemiz oldu, zira bu yüzden çok sarsıntılı günler geçirdik her evlilikte olduğu gibi, hatta başlarda fazlasıyla.. bir dönem ben çok istememe rağmen o istekli olmadı, sonra yaşadığımız sorunlar bu hayali erteletti.. neyse ki zaman gectikçe taşlar yerine oturmaya evliliğimiz düzene girmeye başladı, önce kredi çekip ev almaya karar verdik ve hemen ardından çocuk sahibi olmaya.. 
       bazı çiftlerin senelerce uğraşıp çocuk sahibi olamadığını bilmeme rağmen çok sabırsız idim bu istediğimde, ne de olsa hayatımdaki en büyük hayallerden biriydi bu. 
      ilk önce kistim olduğunu öğrendim. aslında birçok kadında olan bir şeydi bu ama dr.um hamileliğe engel olduğunu söyledi , kaybolmadan hamile kalma dedi. soğukkanlılıkla karşılamam gerekirken bunu gurur meselesi yaptım, kendimi beceriksiz gibi gördüm, hatta daha da ileri giderek allah beni cezalandırıyor mu acaba diye bile düşünüp ağladım. neyse ki bu sınavım çok uzun sürmedi kistim 1-2 ay içinde kayboldu.  çok sevindik bu duruma ve bundan sonra geciktiğim her dönem test yapmaya başladım, ta ki gercekten hamile olduğumu hissedene kadar, o son testte bu sefer oldu dedim :) vücudumda daha ilk günlerden bir değişim başladı, karın ve göğüs bölgem birden şişmeye başladı. 
     testi yaptığım ilk gün dr.a gittim, 4hafta 4günlük hamilesin ama kistin var dedi, yine üzüleyim mi sevineyim mi bilemedim. zaman gectikçe kistimin kaybolduğunu öğrendim ve çok mutlu oldum. 
    bak yine kaptırdım kendimi hayat hikayeme :) amacım hayat hikayesi değil hayallerimdi :)
    çok şükür ki hamileliğimin 36. haftasındayım, artık aylinimize kavuşmamıza çok az kaldı, her an tetikteyim doğum başlayacak diye :) 
   en büyük hayalim o ilk dokunuş, ilk kucağa alış, kokusunu içime çekiş... ve onunla birlikte şu sessiz yuvamıza dönüş.. biliyorum hayatımız köklü derecede değişecek onunla birlikte. çok kolay olmayacak belki, belki emmeyecek, belki uyumayacak beni çok yoracak ama hepsine şimdiden razıyım, yeter ki sağ salim kavuşayım yavruma. 
      ninnilerle, güzel sözlerle uyutacağım onu, yeri gelecek klasik müzik dinleteceğim, yeri gelecek ingilizce ninniler, şarkılar dinleteceğim ona, hatta yeri gelecek gitar çalacağım ona :) ud öğrenmeye de başlamıştım ama taşınırken kırıldı, şimdilik o hayalimi ertelemem lazım, ama onu tamir edince ud  da çalacağım miniğime, bakalım sesini beğenecek mi annesi gibi :)
     her gün sevgi dolu ellerimle masaj yapacağım ona, ellerini kollarını hareket ettirip jimnastik yaptırarak. 
az büyüsün, bebek arabasına koyup gezmelere çıkaracağım onu :) 
       sanat, spor, kültür sevgisi aşılayacağım ona. büyüyünce sinemalara, tiyatrolara, müzelere, doğal güzellikleri olan, tarihi mirası olan yerlere götüreceğim onu. ilk olarak bu senenin acısını seneye fazlasıyla çıkaracağız kızımla, denize gideceğiz onunla, küçücük bacaklarını suya sokacağım onun :) kum kovası alıp oturacağım yanına bebeğimin :)
     bir iki yaşına gelsin ingilizce kelimeler öğreteceğim ona oyunlarla, sonra kartonlardan, kağıtlardan, boyalarla etkinlikler yapacağız onunla. kimi zaman oyun hamuru ile oynayacağız, kimi zaman resim çizeceğiz kocaman sayfalara :) 
     yürüyüşe çıkacağız kızımla boş vaktimiz kaldıkça, mümkün olduğunca parklarda yürüyeceğiz onunla bol oksijeni içimize çekerek :) bol bolsohbet edeceğiz onunla yürürken :) şakalaşıp kovalanbaç oynayacağız onunla :)  belli mi olur belki ilerde beraber yüzme kursuna ya da fitness a katılırız birlikte :)
      kitapçılarda dolaşıp saatlerce kitapları karıştıracağız, bol bol kitap alıp oturup okuyacağız ana kız :) okuduğumuz kitaplar hakkında sohbete dalacağız saatlerce elimizde çay, kahve fincanlarıyla cam kena 
rında, belki o zamana kadar doğann içinde ya da deniz kenarında bir eve bile sahip oluruz :) 
      istediği mesleği seçsin ilerde ne olursa olsun karşı çıkmayacağım ona destek olacağım bu konuda ne de olsa kendi tercihi kendi kararı olacak bu. ben ona inandığım mesajını vereyim de o istediği mesleği seçsin, yeter ki sevdiği, tatmin olduğu mesleği seçip ona sahip olsun değil mi? :) 
   daha ne hayaller :) sen bir gel yanıma kızım bak neler yapacağız seninle :) 
    

HAYALLER

hayallere sarılmak... 
                   kendimi bildim bileli hayalperest biri oldum hep.. ta ki son zamanlara dek. ne oldu da koptum o eski kızdan bilmiyorum. yaşamım boyunca yaşadığım zorluklarda hep şükretmeyi, sabretmeyi bildim. üniversite yıllarımda para yokluğundan zeytin ekmekle karın doyururken bile 'ben mutluyum' cümlesini kurmayı başarabildim.
                     sanırım en büyük hayal kırıklığını babamı kaybedince yaşadım ben. babam kansere yakalanmadan hemen önceki haftalarda hayatımın çok güzel olduğunu, istediğim şeyleri elde etmek için çabalarsam başarabileceğimi düşündüm. hatta Work and Travel ile Amerika'ya gitme planları kuruyordum, kısıtlı bütçeme rağmen para biriktirmeye başlayıp ön kayıt parasını verdim ve başvurdum, Amerika'da Ocean City'de kasiyerlik yapacaktım, görevim belli olmuştu. tam bu sırada babamın kanser olduğunu öğrendim, annemin tavsiyesi ile gitmekten vazgectim, ben ordayken babama bişey olursa diye, tabi bunu babama hiç söylemedik, durumum çok mu ciddi ki vazgecti demesin diye.. hasta hasta gururla benim Amerika'ya gideceğimi söylüyordu ziyarete gelenlere... sonra kaçınılmaz son ile babamı kaybettik.. belki de hayatımda istediğim her şeye sahip olamayacağım acı gerceğini o zaman öğrendim, ve uzun bir süre bunu kabullenmekte zorlandım. 
               üniversiteden mezun olunca hemen atanamamak hayallerime yediğim ikinci gol oldu. türkiye'de yaşamanın vergisini ödemiş oldum ben de böylece. 3-4 ay memleketimde severek yaptığım ücretli öğretmenlikten sonra Van'ın Muradiye ilçesinde bir ilköğretim okuluna atandım. Tekirdağ'da doğup büyümüş, İstanbul'da okumuş biri olarak çok sıkıntı çektim orada. OKuldan ağlayarak eve gelip istifa etmeyi düşündüğümü hatırlarım. Oranın bana kattığı şeyler olmadı değil elbette. çok güzel arkadaşlıklar edindim orada, ve tabi belki de en önemli katkısı Hüseyin ile tanışmam oldu. 
          Hayatıma biri girse bile en az 2 sene evlenmem, ancak yuva kurarız diyen biri olmama rağmen Hüseyin ile tanışmamızın 2. ayında söz yüzüklerimizi takmıştık bile. aradan bi kaç ay gecmeden eş durumu ataması için düğün olmadan önce nikah kıydık ve yuvamızı kurduk. 
     tabi bu hızlı evlilğin ceremesini çekmedik değil. birbirini az tanıyan iki insan aynı evde yaşamaya başlayınca ilk zamanlar ikimizde çok büyük zorluklar atlattık. 
     ve sonra Van'da iken hayalini kurduğum şehire İstanbul'a geri döndüm, hemen ardımdan Hüseyin de eş durumu ile geldi. ama gördüm ki ya istanbul eski istanbul değildi, yada öğrenciyken yaşadığım istanbul ile öğretmenken yaşadığım istanbul bambaşkaydı. öğrenciyken kadıköy de yaşayıp öğretmenken Gaziosmanpaşa'da yaşıyor olmamın da etkisi var sanırım bunda. 
    olayı çok uzattım hayat hikayeme döndüm farkındayım. hayallerden bahsediyordum halbuki. bir şekilde hayallerimden, kendim olmaktan uzaklaştığımı fark ettim. ama hiçbirşey için geç değil, bunun farkındayım. hele ki kızımı kucağıma almaya bu kadar az zaman kalmışken hayallerime dönmek daha kolay olacak, hatta yeni hayaller ekleyeceğim hayallerime. çünkü hayatımda en çok istediğim şeylerden biri de ANNE olmak idi. Allahım çok şükür bana bunu nasip ediyor inşallah sağ salim birbirimize kavuşmayı da nasip eder.
hadi bundan sonra hayallerimden madde madde bahsedeyim :)